✿ Kitap Elestirisi : Sultanı Öldürmek : Ahmet Ümit ✿

28.5.15

Herkese merhaba ^.^

Ne yapacağını bilemeyen bir Perşembe gününden selamlar... Hava o kadar kararsız ki... Sabah soğuk bir güneş karşıladı bizi, şimdi de yağmurla buluşturmak üzere... Neyse ki ben yağmura yakalanmadan evime ulaştım...  Bugünkü dinlenme faslımda sizlerle okuduğum ve bugün bitirdiğim son kitabımın eleştirilerini ve yorumlarını paylaşmak üzere blogumdayım.... Hadi o zaman başlayalım !

Ahmet Ümit okumaya yeni yeni ısınıyorum bilmeyenler için... Maceram uzun yıllar önce Sis ve Gece filmini izleyip kitabı olduğunu duymamla birlikte başlamıştı ancak kitabı bana fazla edebi geldiğinden okumayı bırakmıştım, aslında normalde bir kitap ne kadar sıkıcı, bunaltıcı, edebi ve saçma olsa da şimdilerde okuyorum, bugüne dek sadece bir kitabı yarım bıraktığımı bilirim. O da korku dozu yüksek olduğu içindi, sanırım o zamanlar kitaba ruh halim müsait değilmiş diye düşünüyorum. İleri bir zamanda tekrar zorlayacağım. Bugün de okuduğum ikinci Ahmet Ümit kitabı olma şerefine nail olan 'Sultanı Öldürmek' isimli kitaba bakacağız. Bu kitabı kendi kütüphanemden okudum ve cep boy bir kitaptı. A101'den almıştım kısa bir süre önce. Oldukça da makul bir fiyata. Kütüphaneci ağabey yıllık izne çıkınca aradan okuyup çıkarayım dedim ben de ):)) Çok da iyi oldu, daha okunacak pek çok kitap var beni bekleyen :)

Kitabımız yazarın diğer tüm kitaplarında olduğu gibi Everest Yayınları'ndan çıkma ve yaklaşık olarak 634 sayfa... ( Cep boyu )


Kitabı alırken nedense hiç düşünmedim, Ahmet Ümit yazısı yetti de arttı bile. Arka kapak yazısını okumadım diyemeyeceğim ama yine de beğenmeyeceğimi düşünmedim bile, zira yakın bir zamanda yazarın büyük kuşkuyla başlayıp hevesle bitirdiğim bir kitabını şuradan ulaşabileceğiniz 'İstanbul Hatırası' isimli kitabını okumuştum. O bana referans oldu da diyebilirim :) Bu arada dikkat ettim de bu kitapları okuma zamanlarım oldukça manidar, gerçekten ama denk geliyor. İstanbul Hatırası'nı 3 yıllık İstanbul maceram sona erdikten sonra Hisarcık'a yeni geldiğimiz zamanlarda okumuştum. Sultanı Öldürmek kitabını ise Mayıs aylarının sonlarına denk gelen haftalardan birinde, İstanbul'un fetih ayında... Böylece daha bir anlamlı oldukları ve okundukları kesin ama ^.


Kitabı okumaya başlarken tereddütlü davrandığım ve hala kütüphanenin açılmasını beklediğim doğruydu ama bir başlayınca devamı da geldi. Bu arada kitabı inanılmaz geç bitirdim, - tam olarak bir haftada- okuma hızımdan hiç memnun değilim şu sıralar... Hele ki bu ay, sadece iki kitap eleştirisi yazabildim :(


Kitabın ön kapağı ve arka kapağı aslında diğer kitaplarından farklı dizayn edilmemiş, Ahmet Ümit'in kitaplarını sadece Everest yayınladığı için belli bir düzen ve nizam tercih etmişler kendilerince elbette. Ben yerleştirilmesini vs. de başarılı buluyorum aslında. Özellikle de arka kapak yazılarını... Kapaklarla ilgili ne söyleyebilirim ki... İçeriğe oldukça uygun ve dikkat çekici oldukları kesin. Özellikle kapaklar için seçilen resimler ya da tablolar enfes... Kapaklara yine bayıldım...


Kitabın ismini de yeri gelmişken yazmadan geçmeyeyim, çok manidar buldum. İki anlama birden geliyor; birincisi Nüzhet Müştak'ın kalbinin sultanı olduğu için Müştak'ın onu öldürme ihtimali yüzünden, ikincisi de Fatih Sultan Mehmed ve babasına da atfedilen kendi öz oğlu tarafından öldürülme ihtimali için. Bu ihtimallerden ikincisi sanırım hiç netliğe kavuşamayacak.


Kitabımızın konusuna gelecek olursak; arka kapak kadar güzel anlatamayacağımı bilsem de bu konuyu burada kendi ifadelerimle paylaşmak isterim. Müştak Serhazin İstanbul'da bir üniversitede tarih profesörüdür. Romanımızın baş kahramanı Müştak amca geçmişte epey hazin bir ilişki yaşamış, bunun sonucunda da verdiği muhteşem aşkın karşılığında bir mektupla apansız terk edilmiştir. Bunun acısını ve şokunu tüm ömrü boyunca atlatamayan Müştak amca sevgilisi Amerika'ya gidip orada yaşamaya başlayınca da hayatla bağlarını büyük oranda koparmıştır. Artık tek başına yaşayan yalnız bir bilim adamıdır, kendini tarihe ve mesleğine adamıştır. Lakin bir gün aniden eski sevgilisi Nüzhet ona telefon eder ve İstanbul'da olduğunu, birlikte bir akşam yemek yemek istediğini söyleyerek onu evine davet eder. Bu davetin şokuyla Müştak beyin psikojenik füg hastalığı nükseder ve birkaç saat hafızasını kaybeder. Kendine geldiğinde eski sevgilisinin eski apartmanındaki evine doğru merdivenlerden çıkar bir halde bulur kendini... İçeri girmeye korksa da yüzleşmesi gereken bir ceset onu orada içinden çıkılmaz bir duruma sürükler. Nüzhet, sapında Osmanlı'nın ulu padişahı Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan ve Müştak'ın ona uzun yıllar öne hediye ettiği bir mektup açacağıyla boynundan aldığı darbeden sonra ölmüştür. Peki onu kim öldürmüştür? Katil Müştak mıdır, yoksa Fatih'le ilgili bir mesaj mı verilmeye çalışılmıştır? Cevapları kitapta :)

Amma uzun bahsettim konudan ama di mi ? Evet sanırım biraz uzun oldu, ancak kitaptaki aşk hikayesi ve o derin sancı beni çok etkiledi, kendimi defalarca Müştak amcanın yerine koydum, düşüncesi bile korkunç böyle nice şeyi insanlar yaşıyorlar malesef. Hem de birçoğu ortaya bile çıkamıyor. Bu hazin aşk hikayesi beni oldukça etkiledi, konunun büyük kısmını da bu yüzden ona ayırdım, ancak halen yeterinde anlatabildiğimi düşünmüyorum.


Kitaba böyle derin bir aşk hikayesiyle ve acıyan tarafla Müştak ile başlıyoruz. Olayları bu kez Başkomiser Nevzat'ın değil, Müştak Serhazin'in gözünden görüyoruz. Bu açıdan başka bir karakterle karşılaşmak ve onunla yürümek hoş oldu, zira spoi olacak ama İstanbul Hatırası'nda Başkomiser Nevzat ile birlikte arşınlamıştık romanın sokaklarını...


Kitapta oldukça zengin ve geçmişle harmanlanmış bir konu var. Evet çoğu kez karakterler sıkıcı olsa da ben Ahmet Ümit romanlarında bir şey keşfettim : Karakterler zayıf ya da arka planda kalabiliyor ama olaylar daha fazla göz önünde. Bu kitapta en azından bence öyleydi, çoğu zaman sadece tarihle ilgilendik çoğu zaman da günümüzdeki bu cinayet olayıyla.


Kitapla ilgili eleştireceğim pek fazla bir şey yok aslında zira özellikle Fatih Sultan Mehmed'in hayatını okurken büyülendim. Ancak bence geçmişteki olaylar - ki zaten anlıyorsunuz kitabın sonunda sadece bilgi verilmek ve ilgi çekebilmek amacıyla yazılmışlar - günümüzdeki olayların hatta cinayetin bile önüne geçerek kitabın büyük kısmında söz sahibi olmuştu. Bilgilendiğim ve okuyan herkesin de ister istemez bilgileneceğini düşündüğümden bu durumu sevdim ama kitabın polisiyesini biraz geri planda bıraktığı için de hoşlanmadım. Katillerin peşinde son sürat koşmak varken tozlu tarih sayfalarında gezinmek pek de cazip gelmiyor sanırım bana '.'


Kitabı cep boy olarak okuduğumdan biraz zorladı okurken çünkü sığdırabilmek amacıyla puntoları küçültülmüştü. Gözlerim yoruldu okurken, normal boyunu alıp okumanızı tavsiye ederim. Ancak yanımda taşırken çantama sığdığından hoşuma gitti diyebilirim :)
*
Müştak Serhazin karakterini çok sevdim, böyle saf ve temiz insanları sevmemek mümkün mü? Ancak soyadını epey bir manidar buldum :)


Kitabın türü aslında biraz da psikolojiye kaçmış durumda çünkü ilk zamanlarda da ilerleyen sayfalarda da Müştak'ın ruhsal bunalımlarıyla ve kendi kendine olan monologlarıyla çok fazla ilgilendik. Bu açıdan hasta bir profil bulunduğundan karşımızda psikoloji de olmalıydı zaten.
*
Kitapta genelde Müştak'ın kendi içinde cereyan eden olayları ve oluşan durumlar karşısındaki iç sesiyle birlikte bir de insanların konuşturulmuş olmasını çok sevdim. Bunu zaten aslında hepimiz farkında bile olmadan çoğu defa yaparız.


Yalnız kitapta Müştak'ın katil olduğunu düşünüp de telaşlanmasıyla aynı zamanda aklında Osmanlı tarihi yankılanmasını pek mantıklı bulmadım. İnsan birini öldürdüğünü düşünürse aklı hep oradadır, nasıl o ruh haliyle yine Osmanlı tarihini hem de detaylı olarak Fatih Sultan Mehmed'i ve babasını ve oğullarını düşünebilir ki? Bilemiyorum, belki de Babinger'in şu kitabı aklına getirmiş olabilir tarihin detaylarını.
*
Babinger demişken bahsi geçen kitabı merak ediyorum. 'Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı '. Ayrıca bulursam okuyacağım ve delice merak ettiğim diğer kitap ise kitabımızda sıklıkla adı geçen Tolstoy'un 'Kroyçer Sonat'ı...


Tarihe oldum olası meraklıyımdır... Sözel bölüm öğrencisi olmamdan çok daha önceleri bu merak başlamıştır bende... Ama tarih öğretmenlerimiz ve tarihi, bir savaşlar ve o savaşların saçma sapan tarihlerini ezberlemekten ibaret sayan tarih anlayışları sağ olsun benim gibi pek çok ilgiliye ilgisini kaybettirmişlerdir. Ancak bu kitapta tarihin sadece savaşlardan, o savaşların tarihlerinden, padişah isimlerinden, devletlerin yıkılma tarihlerinden vs. ibaret olmadığı, aksine yorumdan, tarihçilerin gözlemlerinden ve bulgulardan da yararlandığını ve tüm bunların sonunda ortaya çıkan sentezden, harmandan meydana geldiği gözler önüne seriliyor. Bence bütün tarih öğretmenlerinin Tahir Hakkı'dan ve Müştak Serhazin'den öğreneceği çok fazla şey var. Ve bir de şunu söylemek isterim, bence de tarih kitaplardan okunan birkaç metinden, resim ya da minyatürden öğrenilemez, gezmek lazım, görmek, yaşamak belki de hissetmek... Bu zamana kadar neredeyse her yıl var olan sosyal bilgiler dersinde Osmanlı Devleti okutulmuştur ancak ne zaman, kim bizleri o büyük devletin temellerinin atıldığı Söğüt'e götürmüştür ? Ki ben Bursalı olduğumdan dizimizin dibi yani. Ya da öğretmenlerimiz ne zaman İstanbul Topkapı Sarayı'na kendileri dahi bir kez gitmişlerdir? Giden varsa helal olsun, ama keşke bizi de götürselerdi de tarih bilincimiz birkaç parşömenden ibaret kalmasaydı...


Tarih konusunda gerçekten eşsiz bir başyapıt bence. Hem eğleniyor, gerçi bir cinayetle ne kadar eğlenebilirsiniz onu pek bilemiyorum ama, hem de öğreniyorsunuz. Yani tarih metinlerini ya da kitaplarını sıkıcı bulanlar bu tarz eserlerden faydalanabilirler. Bu arada sırf yazdığı enfes kurgularla değil, okuyanlara aşıladığı milli bütünlük ve tarih sevgisinden dolayı da Ahmet Ümit'i tebrik etmek istiyorum. Bu bilgi belki bir tarih kitabında olsa kaç kişi okurdu ama böyle bir romanda olunca ister istemez kitabı nihayetlendirmek isteyen herkes okumak zorunda kaldı, hihi ^.^ Yaşasın kötülük !


Kısacası, hem tarihimiz konusunda bilgilenmek isteyenleri hem de müthiş bir roman okumak isteyenleri bu kitaba davet ediyorum. Bir çok şey bulabilirsiniz bu kitapta; aşk, serüven, şüphe, masumiyet, zalimlik, vefasızlık, insanların bencillikleri, tarihimize yapılan ve Fatih Sultan Mehmed'e belki de farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak neşeli ve keyifli yolculuklar, tarihi yanılsamalar, taht kavgaları, yitirilen ömürler, tarih profesörlerinin gizli sırları, özel yaşamları vs. Yine, kalın kitaplardan hoşlananlara, Ahmet Ümit hayranlarına-ki kaçırılmaması gereken bir eser, geç kaldım ben okumakta ve feyizlenmekte-, tarih bölümü öğrencilerine, tarihimizi merak eden genç nesillere, okumayı sevdirecek kadar bizden olan bol monologlu ve diyaloglu kitap severlere, psikoloji öğrencilerine, tarih seven genç, yaşlı herkese, gizemli hikaye severlere, hazin bir aşk hikayesi arayanlara, Müştak Serhazin'i tanımak isteyenlere- ki ben kendisiyle tanıştığıma çok memnun oldum-, vefasız Nüzhet'i tanımak isteyenlere- ki belki de benim gibi zaten tanıyorsunuzdur- Tahir Hakkı hocamı merak edenlere, kaç kere keşke gerçek olsaydı dediğim bir hoca modelidir kendisi- sürükleyici ve elinizden bırakamayacağınız bir kış masalı okumak isteyenlere tavsiyedir kitabımız. Ancak kalın kitaplardan hoşlanmayanlara, bu kadar monologu ruh sağlığı açısından zararlı bulanlara, aslında kimseye tavsiye etmem ya, adettendir diyerek bu kitaptan uzak durmalarını tavsiye e(tm)deyeceğim ^.^


Kitaba puanım : 5

Daha güzel kitap eleştirilerinde de görüşmek dileğiyle...

Kitap dolu günler !

Takipte Kalın




hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

HC.



























You Might Also Like

4 yorum oku / yaz

  1. Ben de okumuştum beğenerek. Ne kadar güzel fotolar çekmişsin..

    YanıtlaSil
  2. fotoğraflar gayet başarılı bence. Bir Ahmet ÜMİT hayranı olarak başarılı bir yorumlama olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum :) Beğenmenize sevindim doğrusu...

      Sil

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))