✿ Kitap Eleştirisi: Gora : Rabindranath Tagore ✿

13.1.16

Günaydın ^^

Haftanın ortasından selamlar, bir haftayı daha yarıladık ^^ Ocak ayı nasıl geçti, nasıl geçiyor ben bir şey anlamadım doğrusu... Ancak sadece şu kadarını söyleyebilirim, sanırım uyuyarak geçiyor :)) Bu belki de yeni yıla giriş şeklimle alakalı olabilir (mi?). Bugün sizlerle okuduğum son kitap olan Gora'nın eleştirilerini paylaşmak ve hakkında biraz sohbet etmek üzere blogumdayım... Ki bence bu epey gecikmiş bir eleştiri yazısı oldu, bu kitap iki haftadır elimde sürünüyor gibi gibiydi... Nihayet bitti ben de hemen eleştirisini veya sizin dediğiniz gibi yorumunu yazarak diğer merak ettiğim ve yeni aldığım kitaplarımdan birine başlamak istedim... Peki yeni aldığım bu kitaplar neler, eğer merak ediyorsanız şuraya tıklayarak merakınızı yenebilirsiniz....
*
Kitabımız İzdüşüm Yayınları'ndan çıkma ve yaklaşık olarak 487 sayfa...


Kitap yine Hisarcık kütüphanesinde arka kapak yazısını okuyarak ödünç aldığım ve merak ederek okuduğum kitaplardan biriydi... Bu arada Hisarcık kütüphanesinden aldığım en son altı kitaptan sadece ikisi kaldı, onları da bir an önce okuyarak yeni kitaplara yelken açma isteğindeyim. Bu arada kendi kütüphanemde de okunacak bayağı bir kitap birikti, daha hızlı okumaya çalışmam gerekiyor, ancak nedense okuma hızımdan hiç memnun olmadığım gibi bir türlü hızımı arttıramıyorum da. Bu konuda önerisi olan varsa, denemeye hazırım arkadaşlar ^^


Kitap, kütüphanenin raflarında öylece dururken beni en çok, kapak tasarımıyla ve de kapak rengiyle tabii ki etkiledi. Okumak için listeme eklememde arka kapak yazısının pek etkisi olmadı çünkü arka kapak yazısında okunması zor bir yazı tipiyle birlikte sadece yazarın özgeçmişinden kısaca söz ediliyor. Yani kitaba dair hiçbir bilgim olmadan başladım kitaba, sadece ön kapakta yer alan 'Nobel Ödülü sahibi Tagore'dan Hindistan'daki Kast sistemini ve dinsel ayrılıkları betimlediği bir başyapıt' cümlesi üzerine başladım kitaba. Bu cümle beni çok meraklandırdı da diyebilirim. Kapak tasarımında İzdüşüm Yayınları başarılı bir renk seçimiyle pembe bir kitap çıkarmış ortaya. Ön kapaktaki yazarın siyah beyaz fotoğrafı da yine bence başarılı. Siyah beyaz ve pembenin karışımı harika bir kombinasyonla böyle bir kitabı bence başarılı bir şekilde okurların dikkatini çekeceği garanti olarak sunmuşlar. Beğendim diyebilirim, sadece arka kapakta kitap da hiçe sayılmayıp biraz bilgi verilseydi iyi olabilirdi diye düşünüyorum ^^.


Kitabın biçimine gelecek olursak; kapağı açar açmaz kitabın sağ altta isminin yer aldığı boş bir sayfadan sonra, arka sayfada kitabın editör, yayın yönetmeni gibi bilgiler yer alıyor ve kitaba giriş yapılıyor. Kitap, üç dört sayfalık bölümler halinde yetmiş dokuz bölüm olarak yazılmış. Bölümlerin kısa kısa yazılması, okumayı kolaylaştırdığı gibi kitaba ara vermeyi ve geriye dönüp de nerde kaldım telaşı olmadan kitabı okumayı da kolaylaştırıyor. Kitabın son yaprağında ise İzdüşüm Yayınları'ndan çıkan diğer eserlerin listeleri yer alıyor. Bu arada İzdüşüm Yayıncılık'ın sanırım İzdüşüm Edebiyat serisi olarak hazırladığı bir seri var ve bu kitap da o seriden. Başarılı bir seri olmuş ve İzdüşüm Yayınları'nın hazırladığı diğer seçkin eserler de gözümden kaçmadı, şöyle bir göz attığımda; Jules Verne'in İskoçya Seyahati, Hermann Keyserling'in Bir Filozofun Gezi Günlüğü, Paul Rotha'nın Sinemanın Öyküsü gibi güzide kitaplarını da görüyorum. Gözüme kestirdiğim birkaç eseri gerçekten çok merak ettim ve okumak isterim.


Kitabın konusuna gelecek olursak; Hindistan'ın İngiliz hakimiyeti altında kaldığı ve kültürünün de yozlaştığı dönemlerde Gora ve Binoy Kalküta'da çocukluklarından beri birlikte yaşamış iki eğitimli ve kültürlü gençtir. O dönemlerde Hindistan Brahmanlar ve Hindular olmak üzere ikiye bölünmüştür. Bu iki tarikat arasında derin bir uçurum olmakla beraber bu iki tarikatın kendine özgü üyeleri ve dergileri vardır. Gora, çok derin ve üstün görüşlü bir bireydir, kendi kendini geliştirmiştir ve dinine çok bağlı bir Hindu olarak vaizlik yapmakta ve çevresinde çok ünlü bir Hindu olarak tanınmaktadır. Öyle ki hayranlarının sayısı azımsanamamaktadır. Gora'nın o dönemde yaşayan iki tarikat üyelerine de ters gelen bir birleşmiş ve gelişmiş Hindistan ütopyası mevcuttur. Bu ütopya ve adalet için Bengallerin İngiliz özentisinden sıyrılıp Hindu dinine bağlanmaları ve kendilerini geliştirmeleri gerektiğini, gelişmemiş yurttaşlarından kendi gibi diğer Hintlilerin sorumlu olduğunu düşünmekte ve adalet sisteminin de düzeltilmesi gerektiğini savunmaktadır. Arkadaşı ve annesi onun en yakın destekçileridir. Gora aslında bir İngilizdir ve savaş zamanında Hintli bir anneye emanet edilmiştir, ancak o zamanki Hintlilerden daha Hintlidir ve kendisi bunu bilmemesine rağmen kanında Hindu kanı taşıdığını düşünmektedir. Arkadaşı Binoy Babu, bir gün evinin önünde kaza geçiren bir Brahman olan Pareş Babu'ya yardım eder ve yavaş yavaş bu aileyle yakınlaşır. Bu ailenin kendilerine emanet edilen Suşarita ve Satiş isimli iki yetimden başka kendi öz çocukları olan üç kızları daha vardır. Binoy Babu önceleri Suşarita'ya ilgi duysa da arkadaşı Gora'nın tepkisi üzerine geri çekilir. Gora Binoy'un bu aileyle görüşmesini istememektedir çünkü o aile bir Brahman ailedir. Ancak zaman geçtikçe ailelerin ilişkileri değişir ve araya giren güçlü bağlar tüm tarikatlar arasında da kastlar arasında da değişikliklere sebep olurken, Pareş ailesinin de Gora ile Binoy'un da hayatları ve kaderleri değişecektir.


Konuyu kısaca özet geçmeye çalıştım ancak Hint edebiyatının gerçek Hint kültürünü ve din anlayışını betimlediği böyle derin ve büyük bir romanı çok üstünkörü anlattığımı düşünüyorum, ne yazık ki fazlasını görebilmek için - ki kitapta çok daha fazlasını göreceksiniz- kitabın tamamını okumanız gerekecek. Konu gördüğünüz gibi derin. Özellikle Hint kültürüne meraklı kişileri gerçekten bir dönemin Hindistan Kalküta'sına götürecek güzide bir roman ve aynı zamanda da yazarın bu romanıyla 1913 Nobel Ödülü aldığı bir roman. Bu açıdan da yavaş yavaş Nobel ödüllü eserleri okumak sevindiriyor beni. Kütüphanede rastgele elime geçmiş olsa bile ^^
*
Hint kültürüne çok meraklı biri olmasam da Hintlilerin de çok değişik ve özgün bir tarihleri ve kimlikleri olduğunu düşünüyorum. Aslında Kast sistemi gibi Hinduizm gibi kavramları daha önceden duymama rağmen haklarında derin bir bilgim yoktu, bu kitap sayesinde biraz meraklandım da diyebilirim. En kısa sürede araştırma düşüncesindeyim.


Kitapta özellikle karakter seçimlerinde başarılı, baskın, güçlü karakterler seçilmiş; Gora, Lolita, Suşarita, Anandamoyi gibi. Bunun yanında daha zayıf ve geriden gelen daha sakin karakterler de seçilmiş; Pareş Babu, Binoy Babu gibi. Ve çok zıt, sert ve olumsuz karakterler de seçilerek kitap karakter bakımından olağanüstü renklendirilmiş; Baroda, Labonya, Haran Babu gibi. Gerçi zaten Hintli herhangi bir karakter bile olsa zaten renksiz olması mümkün değil ^^ Kitapta sadece Hint filmlerinden ya da dizilerinden görmeye alışık olduğumuz renkler biraz sönük bırakılmıştı, oysa ki şuan televizyonumuzda dönen bir dizide de görebileceğimiz gibi özellikle kadınlar çok renkli giyiniyorlar, Sarileri rengarenk oluyor. Romanda bu renkleri ve ortamları görememek biraz can sıkıcıydı.
*
Kitabın dili aslında normal günlük konuşma dilimiz şeklinde çevrilmiş, anlaşılmayacak herhangi bir cümle yok. Aslına bakılırsa onca felsefi cümleye ve anlatıma rağmen çok iyi çevrilmiş ve üzerinde emek harcanmış da diyebiliriz. Kitapta belki sizi okurken zorlayacak iki şey var: Uzun ve sonu gelmeyecek gibi görünen cümleler ile Gora'nın vatan ve millet sevgisiyle attığı nutuklar. Onları da sabırla okursanız bol diyaloglu hatta yer yer piyes tadında bir roman bekliyor sizi ^^


Akıcı bir kitap ancak bazı yerlerde duraksamalar yaşıyorsunuz, ben de nazlana nazlana iki haftada ancak okuyabildim bu kitabı. Kolay okunabilir diyemiyorum bu sebeple. Özellikle Hint kültürüne dair hiçbir bilgi edinmek istemeyenler özellikle ellerine aldıklarında otuz kırk sayfadan sonra bırakabilirler bile, bu çok olası. Okumak ve okumaya devam etmek için bolca sabır gerekiyor.
*
Kitapta inanılmaz tasvirler var; doğa ve manzara tasvirleri, duygu ve düşünce tasvirleri hat safhada. Özellikle Gora ve Binoy'un duygu ve düşünce dünyalarına çok derin ve ayrıntılı girişler yapıyoruz. Hem bir olay hem de bir duygu ve düşünce romanı. İkisi de doz olarak yerli yerinde, hatta Gora'nın ateşli nutuklarında söz ettiği uzun cümle ve anlatımlar daha az tutulmuş bunu sevdim. Genelde tiyatro, gezinti gibi şeyler ve de özellikle çok sevimli Satiş ise romana renk katan diğer öğelerden.


Kitabın sayfa sayısı biraz uzun, kabul ediyorum. Ancak her bir karakterin duygu dünyasına ve düşüncelerine olay süresince baktığımızdan ve de bu yayın evi tasarımında punto da biraz büyük tutulduğundan sayfa sayısı uzamış. Ancak sizi korkutmasın bu, yavaş yavaş da okunabilir bir roman sonuçta ^^ Ben yeni aldığım kitaplardan özellikle bir ikisini çok merak ettiğimden hemen bu kitabı bitirip onlara başlamak istedim :)
*
Kitabın ana karakteri Gora yani Gurmohan Babu isimli biri. Ben bu Gora adını ilk kez tabi ki Cem Yılmaz'ın filminde duymuştum, ancak kitapta ben bu ismi bir yer ismi olarak almıştım. Meğerse bir karakter ismiymiş, şaşırdım.


Kitapta Hindistan'a, dinlere, dinsel ayrılıkların önemsizliğine ve önemli olanın insan olduğuna dair geniş fikirleri olan ve kendilerini yetiştirmiş olgun insanlardan olan iki güzel insanı ise sanırım unutamayacağım; Pareş Babu ile Anandamoyi anne. Bu iki güzel insan insan olmanın da üstüne çıkarak, insanı merkeze alarak çocuklarını doğru düzgün yönlendiren çok iyi birer anne ve baba profili çiziyorlar. Özellikle Pareş Babu'nun dinginliğine hayran kaldım, yine kitapta kadınlara gösterdiği saygı ve özellikle kızlarına gösterdiği derin anlayış, hoşgörü ve saygı beni derinden etkiledi. Keşke her baba böyle olsa !
*
Kitapta güzel aşk hikayelerine ve toplumun kast sistemine karşı bakış açısıyla iki farklı kasstan insanların evlenmelerine ve iki farklı mezhepten gencin evlenmesine karşı olan duygu ve düşünceleri de sıklıkla yer alıyor. Bu açıdan yazarın Hint toplumunu güzel gözlemlediğini ve kaleme aldığını görebiliyoruz. Yani öyle ki Hintlileri hiç tanımayan benim gibiler bile kitabın sonunda Hintlilere dair bir fikir sahibi olabilirler.


Kitap için ne denebilir bilemiyorum; ayrıntılı bir Hint toplumu tasviriyle, Hint gelenekleri ve dinine dair doyurucu bir bilgilendirme diyebiliriz sanırım. Hint edebiyatını merak edenlere, Hindistan'ı karakterler ve adetler yönüyle tanımak veya hakkında kısaca bilgi edinmek isteyenlere, Nobel ödüllü bir kitap okumak isteyenlere, dinsel ayrılıkların toplumdaki bilinci ne yönde etkilediğini görmek isteyenlere, uzun soluklu kısa bölümlü kitaplar okumak isteyenlere, Pareş Babu ile Anandamoyi'yi merak edenlere bu kitabı mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. Ancak Hint kültürüne ve milletine karşı en ufak bir ilgi duymuyorsanız tamamıyla bunlardan ibaret olan bu kitaptan uzak durun derim ben.


Kitaba puanım elbette :5 ( Nobel ödülü dolayısıyla değil, neredeyse her toplumda var olan derin yaralardan birine böyle edebi bir biçimde kimseyi kırmadan ve toplumu bölmeden yaklaşabildiği hatta araya bir iki aşk da sıkıştırabildiği için ^^ )
*
Daha güzel kitap eleştiri ve yorumlarında da görüşelim mi?  Blogumu GFC'den ( Google Friend Connect'den) - blogumun en altında 'Bu Siteye Katılın' yazısına tıklayarak- takip etmeyi ve beni Instagram, Pinterest gibi sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın ^.^ Tüm hesaplarıma yazımın sonundan ulaşabilirsiniz ^^

Görüşmek üzere !

Sevgiler...

Takipte Kalın




hasibecengizkarakuzu@gmail.com
Herkese sevgiler, 

Hasibe ♥️ 


























You Might Also Like

2 yorum oku / yaz

  1. Adsız23.4.17

    Yorumu aslında okul ödevimde bu kitabı yorumlamam gerektiği için okumuştum ama cidden güzel ve açıklayıcı bir yorum olmuş. Ödevimde kullanacağım birkaç fikir buldum bile. Umarım rahatsız olmazsınız. Çok teşekkür ederim size^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, işinize yaramasına çok sevindim yazımın, okuduğunuz için ben teşekkür ederim :)

      Sil

Fikrini paylaşırsan çok sevinirim:)))