Herkese merhaba!

Yeni bir günden ve ona çok yakışan bir başka yazıdan daha selamlar... Acaba diyorum artık hafta sonu yazılarımın tamamını film yorumlarıma ayırsam da sizlerle daha çok film yorumu mu paylaşsam? İyi fikir, çünkü bol yağışlı sonbahar günlerinde film izlemek gibisi olmaz diye düşünüyorum :) Ben de son zamanlarda sizler için pek çok film biriktirdim, izledim, bolca izledim hatta, hadi hemen başlayalım o zaman.

İlk filmimiz Koş Lola Koş... İsmiyle bile beni izle diyor yani, Alman yapımı filmimizin detaylarına hadi bakalım.

Merhabalar...

Yeni bir yazıdan daha merhabalar herkese... Bugünkü konuğumuz bir kozmetik yazısı olacak, sizlerle Farmasi'den bir ruj yorumu paylaşmak istiyorum. Hemen başlayalım...

Farmasi genel olarak bakım ürünlerini deneyerek memnun kaldığım bir marka, katalog ve temsilciler aracılığıyla satış yaptığından Avon ve Oriflame kadar ulaşılması zor bir marka olsa da buldum mu kaçırmıyorum açıkçası. Ancak rujları konusunda hep çekimser kalmıştım, bu ruj da hediye edilen rujlardan birisi. Yoksa benim ruj alacağım falan yoktu açıkçası. Ancak son zamanlarda özellikle dudak kalemlerine ayrı bir göz atıyorum o ayrı. Eğer gerçekten beğendiğim ve satın aldığım bir ruj olursa onu da sizlerle yine buralarda paylaşıyor olurum ^^

Bendeki rengi, 06 numara, capcanlı bir fuşya... Pembenin en dikkat çeken ve patlayan renklerinden biri...

Merhaba!

Merhaba sevgili okur!

Bu güzel günde sizlerle okuyup bitirdiğim son kitabın eleştiri ve yorumlarını paylaşmak üzere blogluyorum .) Temmuz ve Ağustos ayları yazılarım ve blogum hatta bloglarım diyeceğim açısından pek de verimli geçmedi evet ama olsun, ben yine de yazılarımı aksatmak istemiyorum, vakit buldukça yazıyorum.

Yine çok geç kalmış bir yazı, yine çok gecikmiş bir okuma ve ben evet :) Kitabı aslında Temmuz sonunda bitirecektim ancak şu sıralar Bursa'da annemlerdeyim ve bu sebeple biraz gecikti. Her neyse. Ben hemen bu eleştiriyi buraya bırakıp kız kardeşimin nefretle tavsiye ettiği bir kitaba başlayacağım,
aslında hakkında bu kadar kötü yorumlar duyduğum bir kitabı okumam ama malesef şu sıralar elimde başka kitap yok. Ben de kardeşlerimin kütüphanesine saldırmış durumdayım :))) Hadi o zaman bu kitabı yakından tanıyalım ve ben hakkında ne yorumlar yapmışım öğrenelim...
*
Kitabımız, benim favori yayınevlerimden Koridor Yayıncılıktan çıkma ve yaklaşık olarak 488 sayfa...


Kitap benim kütüphaneme ait bir eser ve yakın zamanda özellikle siparişini verdiğim eserlerden. Online yaptığım bir sihirbaz alışverişiydi sanırım, farkındaysanız kitap alışverişi yapmıyorum uzunca bir zamandır, zira aldıklarımı okuyorum şu sıralar ve de elimdekileri eritiyorum. Sonrasında kitapsız kalmamak için Hisarcık kütüphanesinden aldıklarımı sona saklıyorum. İşte böyle ve bu şahane kütüphanemin ender güzellikte baş eserlerinden biri oldu, elimdeki kitaplar bittiğinde siparişlere devam elbette.
*
Kitabı satın almama sebep ise çoğu alışverişte olduğu gibi kitabın yazarı değil şüphesiz. Bu kitabı almaya beni teşvik eden şey, kitabın adı ile arka kapak yazısı oldu. Özel Eğitim okudum ben takip edenler bilir, üniversitedeyken aynı zamanda psikoloji bizim kardeş branşımızdı. Bu sebeple psikoloji ile alakalı pek çok ders aldık ve ta o zamanlardan beridir ben psikolojiyi çok severim. Bu kitabın başlığından da anlayabileceğiniz üzere kitapta, psikoloji ve polisiye bir aradaydı ve eşittir bendi yani. Çok çok sevdiğim iki alanı içeren bir romanı eğer ki okumasaydım gerçekten yazık olurdu. Şükür ki bu kitaba rastladım ve okudum.
*
Aynı zamanda Sigmund Freud, Carl Jung da benim aşina olduğum ve haklarında daha önce okuduğum insanlardı. Yani bu kitabı mutlaka okumalıydım ve zaten de tereddütsüz sepete attım bu kitabı.
*
Kitabın ön ve arka kapak tasarımlarına diyecek bir şeyim yok aslında. Özellikle arka kapak yazısı bence oldukça başarılıydı. Sadece ön kapaktaki resme anlam veremedim ve 'Ne mana?' oldum yani :)) Sebebi ise şu: Kitap boyunca karşımıza çıkan iki önemli kadın da sarışın ve bu kitapta üzerine basa basa işlenen bir özellik. Hal böyleyken acaba resimdeki kumral kadının orada ne işi var? Acaba Elizabeth Riverford'a atfen mi seçilmiş tam anlayamadım.


Kitabımızın biçimsel özellikklerine geçelim: Kitap ismi, editör bilgileri, yine bir kitap ve yazar isminden sonra 'Yazar Hakkında' sayfası ve atıf ve ön bir bilgilendirme notuyla kitaba giriş yapılıyor. Kitap kısımlar halinde ve numaralandırılmış bölümler halinde yazılmış. 5 büyük kısım ile toplamda 26 bölümden meydana gelen kitabımızın sonunda ise bir 'Sonsöz' bir de çok sevdiğim ve başarılı bulduğum bir 'Yazarın Notu' yazısı yer alıyor.
*
Kitabın konusuna gelelim: 1909 yılında sıcak bir Ağustos akşamı Sigmund Freud ve öğrencisi Carl Jung, birlikte New York'a gelirler. Şehrin diğer ucunda ise tiyatral bir havada işlenmiş bir cinayet vardır. En lüks otellerden birinde kendi dairesinde çok güzel bir kadın elleri bağlanmış bir şekilde avizeye asılmış bir halde bulunur, öldürülmeden önce cinsel işkenceye ve tacize maruz kalmış, kırbaçlanmış, kesilmiş ve de boğulmuştur. Ertesi gün  başka bir kadın, sosyeteden bir genç kız aynı şekilde saldırıya uğramış ancak kıl payı kurtulmuştur. Ancak bir histerik olan Nora Acton saldırıyla ilgili hiçbir şey hatırlayamaz. Bu durumda ise Freud hayranı ve de Amerika'nın ilk psikanalistlerinden biri olan Stratham Younger Freud rehberliğinde onu tedavi etmeye ve gerçekleri öğrenmeye çalışır.


Konu genel hatlarıyla bu şekilde, oldukça dikkat ve ilgi çekici. Bir o kadar da öğretici. Kitapta psikanaliz hakkında pek çok şey öğrenip, onu çok detaylı olmasa da üstünkörü bir şekilde okuyorsunuz. Özellikle benim gibi Freud hayranları için kendisinin de diyalog ve metinlerinin yer aldığı şahane bir kitap bu ve mutlaka okunmalı diye düşünüyorum. Üniversitedeyken elbette Freud ve diğerlerini işleme ve anlatma imkanımız oldu ancak ben psikanalizi bu kitap ve süregelişen olaylar sayesinde çok daha iyi anladım diyebilirim.
*
Kitabımız orta büyüklükte bir puntoyla kaleme alınmış. Yukarıda da söylediğim gibi Freud'un psikanaliz yöntemini ve eleştirilerini içeren ama aynı zamanda temelleri Freud'un bu kuramına dayanan bir seri cinayetler bütününü içeren bir roman. Hem polisiye hem de psikoloji olduğundan dolayı ayrı bir sevdim ben bu eseri. Aynı zamanda yazarın tarzı bana biraz İngiliz polisiye yazarlarının esintilerini getirdi. Detaycı bir kalem görüyoruz çünkü burada. Biraz Sherlock Holmes tarzı bir olaydı, detayları, incelikleri ve okuru oyalama gibi nitelikleri bakımından. Çok detaylı bir cinayet davasını psikanalizin ana temellerinden Oedipus kompleksi ve Hamlet yardımıyla 500 sayfada çözmüş olduk.
*
Aşırı akıcı bir kitap, ilk girişi biraz sıkıcıydı sadece, ancak karakterler yerine oturdukça inanılmaz keyiflendi. Hızlıca okudum ve çok keyif aldım.


Kitapta eleştirebileceğim bazı şeyler var elbette: İnanılmaz gereksiz ve uzun tasvirlerle olay akışı bölünüyor ve bu durum biraz sıkıcı. Devamında çok detay verilerek bence okurun kafası karıştırılıyor, elbette cinayetlere dair olan detaylardan söz etmiyorum, alakasız detaylar ve tasvirler çarptı gözüme nitekim. Yine aynı şekilde çok da gerekli olmayan bazı karakterlerle olay çemberi genişletilmiş ancak olay dallanıp budaklanmış ve gereksiz detaylara bir de gereksiz karakterler eklenmiş. Örneğin, Harry Taw karakteri. Tarihte gerçekten yer aldığını bilsek de yine de okuru sadece şaşırtmak ve kafasını karıştırmak amaçlı kitaptaydı.
*
Bu arada kitap sonunda yer alan yazarın not kısmı gerçekten şahaneydi, bu kısımda yazar kitaba dair hangi bilgi ve olayların gerçek olduğunu hangilerinin ise uydurma-kurgu olduğunu açık bir dil ve yüreklilikle açıklamış. Hiç tahmin etmeyeceğiniz bazı olayların gerçek çıkması çok ilginç oluyor doğrusu. Yine bu kısımda bazı tarihlerle ilgili sapmaları ve kurguları da aynı şekilde belirtiyor.
*
Bir oran orantı vermek gerekirse kitabın yüzde sekseninde bana göre cinayetler, yüzde yirmisinde psikoloji yani psikanaliz vardı. Gerçekleştirilmeye çalışılan psikanaliz seanslarının da çok başarılı olduğunu ve uzun tutulduğunu düşünmüyorum. Biraz daha uzun tutulabilirdi. Ayrıca yine kitapta Freud'un gubunda yer alan kaç psikanaliste rağmen psikoloji biraz azdı.


Yine 18. yüzyıl sonları, 19. yy. başları araştırmalara binaen yazılmış olsa da başarılı buldum, o döneme dair yani daha doğrusu o dönemin New York'una dair pek çok bilgiyi ve mekanı da gezmiş olduk.
*
Yalnız psikolojiye uzaktan ilgi duyanlar için özellikle bir önerim olacak; lütfen kitabı okumaya başlamadan önce psikanaliz ile ilgili ufacık da olsa bir kaynaktan bilgilenin. Yoksa psikanaliz bilmeyenler için kitap sapkınlıktan, sürekli cinsel şeylerden söz etmekten ve eşcinselliğin anlatıldığı basit bir kitap olmaktan öteye gidemez. Halbuki psikanalizin temellerini bilenler bu kitabın ne anlatmak istediğini ve Freud'un o dönemdeki kıt bakış açılarına hedef olarak ne gibi eleştirilerle ne gibi zorluklar yaşadığını anlayacaklardır.
*
Genel olarak çok sevdim kitabı ve kütüphanemde kendisine yeri doldurulamaz bir yer vermek istiyorum. Baş eserlerimden biri olacak kendisi. Sizlere de eğer benim gibi psikoloji seviyorsanız tavsiyemdir!!! Kolay okunur, akıcı ve kafa dağıttıran bir romandı...
*

Umarım yazımı keyifle okudunuz, yeni kitaplarda da görüşelim lütfen! Sonraki yazılarımdan da haberdar olmaya ne dersiniz?   Blogumu GFC'den ( Google Friend Connect'den) - blogumun en altında yer alıyor- takip etmeyi ve Instagram dahil tüm sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın ^^

Herkese Merhaba!

Yepyeni bir aydan herkese kocaman selamlar... Bu ay aynı zamanda benim doğum ayım da olduğundan ayrı bir ehemmiyet arz ediyor bence .) Yani kısaca hoşgeldin Ağustos diyebiliriz :)))

Evet, Ağustosa bir hoşgeldin dedikten sonra bu güzel ayın ilk yazısıyla da bloga merhaba diyelim ve okurlarımızı da yazısız bırakmayalım o zaman... Bugün sizlere kullanmaya henüz başladığım ancak yazısını yazmak için de bir o kadar sabırsızlandığım bir şampuandan söz edeceğim, hemen başlayalım :)

Elidor benim saçlarımın aslına bakarsanız Pantene ile birlikte tanıştığı ilk şampuan markalarından biri. O nedenle de benim için idol durumundadır her zaman, döndüğüm kürkçü dükkanımdır. Şampuan değiştirmek istedikçe aklıma ilk gelen markalardandır, oldukça da uygun fiyatlıdır bu arada. Bu serisi de yeni çıkardığı sanırım son serisi, Doğanın Enerjisi. Yakından bakalım o halde...

Şampuanımız, klasik Elidor şampuanlarında olduğu gibi 600 mililitre, şahane bir ambalajda oldukça tatlış bir renk olan yavru ağzı renginde...